ONEWORLD HABERLER

CEO'lar da korkar



Üst düzey yöneticilere koçluk hizmeti veren One World Consulting kurucu ortağı Tim Bright, yöneticilerin şirketin sıkıntılarından kendilerini sorumlu tuttuklarını ve son üç aydır aşırı stres altında çalıştıklarını anlatıyor. Bright, CEO'lara "size ihtiyaç var, sağlığınıza dikkat edin" diyor.

25.03.2009

PARA / KARİYER

Yasemin SALİH
yasemin.salih@paradergi.com.tr

Tim Bright'ı hepimiz şirketlere üst düzey yönetici seçen, acar bir beyin avcısı olarak tanımıştık. Nicholson International'ın Türkiye başkanıyken, kendini farklı bir alanda geliştirip, şirketinden ayrıldı. Yeni şirketi One World Consulting'te de şirketlere CEO ve üst düzey yönetici bulma ve yerleştirme işine devam ediyor. Ama son üç yıldır koltuğunun altındaki karpuzlara, bir yenisini ekleyip, hep "çok yalnızlar" dediği bu yöneticilere koçluk yapmaya da başladı.

Türkiye'de, Türk ve yabancı yöneticilerle 18 yıla yakın süredir öyle iç içe ki, onların hangi durumlarda ne gibi korkular duyduklarını, en zor kararları alırken nasıl davrandıklarını, onları tehdit eden ya da prim yaptıracak olayları görebilme öngörüsü kazandı. Son yılların trend işlerinden olan koçluğa ilgisi de aslında bu altyapıdan kaynaklanıyor. Ve yaklaşık iki yıldır, Türkiye'nin dev gruplarının CEO ve genel müdürleri onun ofisinde rahatlamaya çalışıyorlar.
Bright'a göre, Türk yöneticiler korkularını ve hayatlarındaki riskleri çok abartıyorlar...

Sizce Türk yöneticilerin bu krizdeki performansları nasıl?

Ben genelde büyük gruplarla çalışıyorum. Ve görüyorum ki, iyi şirketlerde çok iyi yöneticiler var. Krize alışıklar ve her zaman bir B, C planları var.

Bunun tek sırrı, krizlere alışık olmaları mı?

Borusan, Sabancı, Vodafone, Coca Cola gibi şirketler benim müşterilerim. Amerika, Avrupa gerçekten beklenenden de fazla talep azalttı. Ama gerçekten görüyorum ki, tedbirini alan şirketler var. Tabii ki zor günler yaşanıyor. Türk yöneticilerin iyi yönlerinden birini sorarsanız, kriz yönetimindeki becerileri. Esnek olabilmek en büyük silahları. Yıllardır ithalatçı bir firmayken çok hızlı bir şekilde ihracatçı oluveriyorlar.Hala büyüyen tekstil şirketlerinin olması bunu gösteriyor.

Bu dönemde yöneticilerin koçluk ihtiyaçları farklılaşabiliyor. Son aylarda, koçluk seanslarında ele alınan sorunlar değişti mi?

Yöneticiler bu dönemde çok zor kararlar almak durumundalar. Ne kadar hazır olursanız olun talep ciddi oranda azalıyor. Özellikle Avrupa ve Amerika odaklı çalışan şirketler zorlanıyorlar. Genel müdür ve CEO'ları da çok üzüntülü ve stres altındalar. Türk yöneticilerin en zor yönlerinden biri de çok duygusal olmaları. Bence en büyük farkları bu. İyi tepe yöneticiler gerçekten şirketi sahipleniyorlar. Ve kriz dönemlerinde şirketin geldiği noktayı kişisel alıyorlar. Kendilerini suçluyorlar.

Bu profesyonelce bir yaklaşım mı?

Ben beğeniyorum. İnsanlara iyi liderlik yapmanız için, bence duygusallık iyi bir özellik. Türk liderler bunu çok iyi yapıyorlar. Türk elemanlar bu nedenle uzun mesai saatlerinde yürekten çalışıyorlar. Çünkü liderleriyle duygusal bağ kuruyorlar. Her zaman çok iyi bir durum diyemem. Bazen bu duygusallığın da dezavantaj yarattığını düşünüyorum. Örneğin bu gibi kriz dönemlerinde bir karar almak durumunda kalıyorlar ama duygusallıkları yüzünden karar almakta zorlanıyor ve geç kalabiliyorlar. Şimdi tam da böyle bir durum yaşanıyor; Görüyorsunuz ki talep azalıyor. Maliyetleri azaltmanız, üretimi kısmanız mecburi. Şu anda yöneticilerin çoğu bununla savaşıyor. En azından bir buçuk sene sürecek bu durum. Türkiye'de fiyatlar çok yüksek. Kiralar çok yüksek. Patronlar daha da sıkışacak ve daha gerçekçi olacaklar. Şirketlerin satılmaları gündemde.

Yönetici ne yapacak?

Maliyet azaltmak ne demek, insan çıkarmak zorunda. Ama yöneticiler bunu geciktiriyorlar. Çünkü çalışanla ve şirketle duygusal bağı var. Bunu takdir ediyorum. Ama, geç karar verdikleri için şirket zarar görüyor. Eğer eleman çıkarmak zorunluysa hemen çıkarmak lazım. Bazı şirketler yüzde 15 eleman azaltmaya gidecekse, bunu önce yüzde 5, üç ay sonra yeniden yüzde 5 gibi oranlarla bölerek yapıyorlar. Bu yanlış, bunu hemen yapmaları gerekiyor. Çünkü, süreç uzayınca geride kalan çalışanların şirkete güvenleri kalmaz, motivasyon yok olur. Çalışanın kafasında, "Yüzde 5 demişlerdi ama devamı geliyor demek ki" diye bir olumsuz düşünce oluşuyor. Bizim tavsiyemiz, çok hızlı bir şekilde bu süreci bitirin, tek seferde. Sonra da insanlara bu iş bitti diye güven verin. Şu anda bunu yaşayan şirketler çok fazla.

Ve bu ruh hali içinde size neler anlatıyorlar?

"Uykularım kaçıyor ne yapacağım" diye geliyorlar.

Bu yöneticilerin ruh hali nedir?

Çok üzülüyorlar ve durumu kişisel başarısızlık olarak kabul ediyorlar. Biliyorlar ki sebepler dışardan geliyor ama diyorlar ki, keşke öncesinde daha çok ciro yapsaydım, şirketi daha sağlama alsaydım.
Örneğin uzun süredir çalıştığım bir müşterim var. O da bekliyordu böyle bir krizi ama bu derece derinleşeceğini düşünmüyordu. Çok ciddi ihracat yapan bir şirketin üst düzey yöneticisi bu insan. Avrupa'ya satıyor ve satışları azaldı. Benimle bunları paylaşabiliyor sadece. Çünkü çok yalnız. O sadece, dışardan güvendiği biriyle bunları paylaşmaya ihtiyaç duyuyor. Elbette aramızda gizlilik anlaşması var. Burada oturuyor, anlatıyor, bense sadece soru soruyor ve dinliyorum. Bunu yaparsanız bu ne olur, ne yapmak istiyorsunuz gibi sorular soruyorum sadece. Sonra o daha anlatırken, olayı dışardan görme fırsatı görüyor ve yanıtı kendisi buluyor.
Eleman çıkarma kararını neden bekletiyorsunuz, bunun avantajları neler diye yönlendiriyorum. Ama sonuç olarak ben ekonomi uzmanı değilim ve süper fikirler getirmiyorum. Benim müşterim şirket değil, o birey. Benim amacım, o kişiye farkındalık yaratmak. Bir karar verme aşamasında geliyorlar. Çünkü bunu karar aşamasında paylaşacağı kimse yok yanlarında. Nasıl karar verilecek, kimlerle paylaşacak bunları konuşuyoruz. Sonunda bu yönetici de eleman azaltmaya karar verdi. İyi bir plan vardı ellerinde ama yine de benimle paylaşmak istedi. Ben de ona, yönetim kurulu ona ne tip sorular sorabilir, eleştirilebilecek yanları ne olabilir gibi sorular yönelttim. Sonrasında planı yönetim kuruluna sundu. Elbette kendi başına yapabilirdi ama benimle çalıştığı zaman rahatlıyor. Krizde baskı çok fazla oluyor. Benimle birlikte olabilecek baskılara önceden hazırlanmış oluyor.

İlaç desteği alan yöneticiler de var mı?

Var gerçekten ihtiyaçları oluyor. Ama ben doktor değilim. Sadece bazen "bir doktorla konuşmanız gerekebilir, faydalı olabilir" diye tavsiyede bulunuyorum. Çünkü yöneticilerin son aylarda sağlık sorunları arttı. Sırt sorunları, ayaklarda uyuşma, uykusuzluk, stres gibi sorunları çok oluyor. O zaman da iyi kararlar alamıyorlar. Çünkü gerçekten çok çalışıyorlar. Performansları düşüyor, daha çabuk sinirleniyorlar ve bu örnekler son günlerde çok arttı.

Ne öneriyorsunuz bu durumda?

Yöneticiler kendilerine bakmıyorlar. Bu son günlerde çok fazla yaşanıyor. Genel müdür, genel müdür yardımcılarına sürekli kendilerine iyi bakmalarını söylüyorlar ama "sana kim bakıyor" diye soruyorum. Bana gelip diyorlar ki, "her hafta sonu yürüyüş yapıyordum üç aydır yapmıyorum, yüzüyordum yüzmüyorum". Neden çünkü işler çok yoğunlaşmış, önemli kararlar almaları gerek, şirketten ayrılmamak gerek, işlere çok iyi bakmak gerek. Peki onlara kim bakıyor? Kimse...
Yöneticilerin mutlaka spor yapmaları, iyi uyumaları gerek. En azından hafta sonu bir gün işle bağlantılarını koparmaları lazım. Blackberry'lerine çok bağlılar.

Peki patronlar bu tür genel müdürleri daha mı çok seviyorlar?

Akıllı patronlar da üst düzey yöneticilerin iyi dinlenmelerini, sosyal hayattan kopmamalarını istiyorlar. İş kolik yöneticileri daha çok tercih eden patronlar var ama bence onlar akıllı değil. Bana göre akıllı patronlar yöneticilerinin hayatlarında bir denge olmasını istiyorlar ki, o yöneticiyle 15 yıl sağlıklı bir şekilde çalışsınlar.

CEO'lar da işsiz kalmaktan korkuyor mu?

Kesinlikle krizde CEO'lar da tehlikede. Bunun farkındalar ve çok korkuyorlar. Son aylarda üst düzey yöneticilerden gelen CV sayısında patlama var. Çünkü bakarsanız bir CEO, 40 satış elemanı maliyetinde.
Yönetici ne kadar yükselirse, o kadar risk artıyor. Ama böyle dönemlerde üst düzey yöneticiler kendi adlarına riskleri abartıyorlar. Şöyle bir örnek yaşadım son günlerde: Bir yemekte bir şirket patronu, üst düzey yöneticisinden ne kadar memnun olduğunu ve ondan vazgeçemeyeceğini anlattı. "İnanılmaz şeyler yaptı son senelerde" diye anlattı. Ama o yöneticiyle konuştum o da bana, "gerçekten beni nasıl görüyorlar bilmiyorum, belki tehlikede olabilirim, başka bir iş mi baksam acaba" diye endişeleniyordu. Bu çok sık oluyor.
Bu tezatın nedeni, üst düzey yöneticiler ve patronlar arasında olumlu ya da olumsuz geri bildirim olmaması. Yöneticilere ne kadar değerli olduklarını hissettirmiyorlar. Oysa üst düzey yöneticiler sürekli övülerek o koltuğa kadar yükselmişler. Almayınca hemen güvenleri sarsılıyor ve yerlerinden endişe etmeye başlıyorlar.
En büyük motivasyon korkudur. O yüzden her zaman bütün yöneticilere korkularını sorarım. Bu çok faydalı oluyor. Ama genellikle görüyorum ki, çok gerçekçi korkular değil bunlar. Örneğin korkulardan biri; şimdi kriz var, işten atılabilirim. İşten alırımsam, iki çocuğum istediğim okula gidemez. Alışık olduğum standartlarda yaşayamam. Geri planda sürekli bu korkuyla çalışıyorlar. Benim burada yaptığım, korkularına gerçekçi bir gözle bakmalarını sağlamaktır. Tüm yapılması gereken sakin bir şekilde opsiyonları düşünmektir.